GASTRO KÜLTÜR
Yeme ve içme bireyin yaşamını devam ettirebilmesi için en önemli ihtiyacıdır. Bu gereklilik, Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi teorisinde atılması gereken adımların başında gelmektedir. Yemek ve mutfak kavramlarının anlamlarına baktığımızda çeşitli tanımlar karşımıza çıkmaktadır. Örneğin ünlü gastronom Savarin, mutfak kültürünü gastronomi olarak tanımlamış ve “Gastronomi, kültür ve yemek arasındaki ilişkiyi inceleyen bilimsel bir disiplindir” diye devam etmiştir. Bir başka açıdan Amerika’da yemek ve mutfağın tanımı ve gastronomi kavramı şu şekilde tanımlanmaktadır: Gastronomi, iyi yemek ve yeme sanatını içerir ve belirli bölgelere ait mutfak geleneklerini içerir. Topluluklar için bir kültür unsuru olarak algılanan yemek, kişilerin arzuları doğrultusunda gerçekleştirdikleri, insanlık tarihinin başlangıcından bu zamana kadar devam eden bir sanatsal nitelik taşımaktadır. Yemek genellikle kültürel kimliklerini korumanın bir aracı olarak kullanılır. Farklı kültürel geçmişlerden gelen insanlar farklı yiyecekler yerler. Ailelerin yaşadığı ve atalarının geldiği yerler, sevilen ve hoşlanmayan yiyecekleri etkiler. Bu yiyecek tercihleri, kültürel veya bölgesel bir grup içinde yiyecek seçimlerinin kalıpları ile sonuçlanır. Düğün, savaş, göç, sınır komşuluğu ve ticaret yollarının açılması ve geliştirilmesiyle çeşitli kültürler birbirinden etkilenmiş ve kendi mutfak kültürlerini meydana getirmişlerdir. Dinde yemek, dini törenlerin en önemli parçalarından biridir. Yemeğin din kültüründeki rolü, toplulukları arasında saygı göstermenin önemli bir parçasıdır ve bu dinlerin çoğu dini emirlere uyar, bu nedenle yemek farklı şekillerde hazırlanır. Sadece bedeni beslemenin ötesinde, ne yediğimiz ve kiminle yediğimiz, bireyler, topluluklar ve hatta ülkeler arasındaki bağları güçlendirebilir ve ilham verebilir. Aile ile olandan daha yakın bir ilişki yoktur ve yemek, aile rollerini, kurallarını ve geleneklerini tanımlamada büyük rol oynar. Yiyecekleri çevreleyen tutumları, uygulamaları ve ritüelleri keşfetmemize yardımcı olur, kendimiz ve başkaları hakkındaki en temel inançlarımıza ışık tutar. Kültür ve yemek arasında bir ilişki vardır. Bu bizim kimliklerimizi, kültürlerimizi ve çevremizi müzakere eder. İnsanlığın başlangıcından itibaren insanlar sosyal bir bağlamda yaşıyor gibi görünüyor: aile, kalabalık, klan veya kabile. Grubun yeniden üretimi yiyecek anlamına gelir ve daha önceki kolektif kurumlar, yaşamı destekleme zorunluluğundan doğar. Ayrıca beslenme düzenindeki farklılık, kişileri fizyolojik gereksiniminin karın doyurma ve hayatını sürdürme maksadının ötesinde, tat ve zevk almaya yöneltmektedir. Bu sebeple çeşitli ülkelerden temin edilen farklı besin maddeleri ile yerli besin maddeleri bir araya getirilerek yeni pişirme metodu arayışı ortaya çıkmaktadır. Hazırlıkları bitirilen yemeklerin kimyasında coğrafi etmenler özel bir rol oynamakta, yerel ayrıca bölgesel mutfaklar ortaya çıkmaktadır.
Kaynaklar:
1.https://www.wathi.org/
2.https://www.sciencedirect.com/