[vc_row full_width=”stretch_row_content_no_spaces”][vc_column][vc_single_image image=”1457″ img_size=”full” alignment=”center” lazy_loading=”true”][/vc_column][/vc_row][vc_row][vc_column][ultimate_heading main_heading=”Dünya Gıda Günü’nde Dünyanın Gündemi Ne: Gezegen Bülteni” alignment=”left” main_heading_margin=”margin-bottom:40px;”][/ultimate_heading][/vc_column][/vc_row][vc_row][vc_column width=”3/4″][vc_column_text]Bugün, Dünya Tarım Örgütü (FAO)’nun kuruluş yıldönümü olarak da anılan Dünya Gıda Günü. FAO, bu yılın temasını “sağlıklı beslenme ile açlığa son verilmiş bir dünya” olarak belirledi. Gıda ve beslenme en temel sosyal haklardan biri. Bununla birlikte, yaşayan her 9 kişiden biri aç. Bitmedi. Bugün dünyada pek çok insanın, aç kalmasa bile, düzenli olarak yiyecek bulma konusunda bir güvencesi yok. 1.3 milyar insan yani dünyanın neredeyse yüzde 18’i, besleyici ve güvenli gıdaya düzenli biçimde erişemiyor. Yani yarınının garantisi yok. Orta ve şiddetli seviyelerdeki mahrumiyeti de dahil edersek bu sayı, yüzde 27’lere yani 2 milyar insana ulaşıyor.
Bir gıdanın besleyici olması, insanın yaşamını sağlıklı şekilde sürdürebilmesi için ihtiyaç duyduğu besin değerlerini taşıdığı anlamına geliyor. Ancak besleyicilikten önce gıdanın güvenli olması yani, insan sağlığı için tehlike oluşturmayan uygunlukta bulunması gerekiyor. Düşünün, her gün 600 milyon kişi sağlıksız gıdaları yedikten sonra hastalanıyor, bunların 420 bini yaşamını yitiriyor.
Dünyanın nüfusu önümüzdeki 30 yılda yaklaşık 2 milyar daha artacak ve biz şu an bile, anne babamız hatta nine ve dedelerimizden çok daha fazla ve çeşitli şey yiyoruz. Gelişmekte olan ekonomilerdeki birçok insan için, bu çok iyi bir şey – artan oranda et tüketmek ve protein kaynaklarına ulaşabiliyor olmak, bu bölgelerde gelirin arttığının bir göstergesi. Ancak, her geçen gün daha fazla insan besleyici yiyecek türlerini silip süpürdüğünden, gıdayı herkes için düzenli biçimde ulaşılır kılmak ve dolayısıyla dünya ölçeğinde bir sağlık standardı oluşturmak zorlaşıyor. Hükümetlerin hayati besin kaynaklarına dair koydukları korumaların bir kısmını geri çekmeleri, bu durumun bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Örneğin Çin’in küresel domuz kıtlığı ile başa çıkabilmek için 500kg’lık “süper domuz” yetiştirmesi, Birleşik Krallık’ın AB’den ayrıldıktan sonra Amerika’dan kümes hayvanları ithal etme ihtimalinin artması, uluslararası gıda standartları bakımından kaygı yaratıyor.
Türkiye’deki sorunları her gün konuşuyoruz, gelin bugün kısa bir ara verelim ve dünya gıda gününde, gıda meselesi, gezegenin dört bir yanında güvenlik, sağlık ve çevre üzerinden nasıl tartışmalara konu oluyor bir göz atalım:
- Gelişmekte olan ülkelerdeki hayvansal proteine yönelimde yaşanan artış, bu ülkelerde hayvancılıkta antibiyotik tüketiminde de artışa neden oldu. Bu da, hayvanlarda, insanlara geçebilecek, antibiyotiğe dirençli, hastalığa neden olan bakterilerin yayılması konusunu gündeme getirdi.
- Dünyanın konuştuğu bir başka konu, yiyecek etiketlerinin kafa karıştırıcılığı. Gıda ürünlerinin şüpheli içerikleri etiketlense bile, hala ne yediğimizden emin değiliz çünkü etiketleri okumayı bilmiyoruz.
- Tarımın bir sonucu olarak deneyimleyeceğimiz su kıtlığı, gıda ile ilgili endişelerimiz arasında hiç de yabana atılır bir madde değil. 2050 yılına kadar 10 milyar insanı beslemek zorunda olduğumuz için su kıtlığı çeken yoğun şehirlemiş alanlara devletler el atıp müdahale etmezse, ciddi sıkıntılar yaşanacak gibi görünüyor. Örneğin, Akdeniz’in 2040 itibarıyla, “mutlak su kıtlığı” ndan muzdarip hale gelmesi bekleniyor.
- Protein bakımından zengin deniz ürünleri bizi daha önce de neslimizin tükenmesinden kurtarmıştı. Bu belki bir kez daha yaşanacak… Ancak bunun mümkün olabilmesi için, bir araştırmaya göre, su ürünleri yetiştiriciliğinin daha çok, daha güçlü ve daha verimli bir şekilde ele alınması şart.
- Bu arada, çevreyi koruyamazsak, dünyayı daha fazla balıkla beslemeye yönelik çabalarımız boşa gidebilir. Okyanus ötesinden bir örnek: ABD’de, Çevre Koruma Ajansı, Alaska’daki birçok somonun yiyecek kaynağına tehdit oluşturabilecek bir madenin önünü açtı.
- Öbür taraftan, Çin’de geçrekten domuz kıtlığı yaşanıyor. Kıtlık, düzinelerce ülkede rapor edilen ve domuz stoklarını yok eden domuz ateşi olarak da anılan bir salgın domuz hastalığının ardından ortaya çıktı.
- Kötü haberlerden biri şu ki, “süper güçlü ürünlerimiz” bile artık güvenli olmayabilir. Geçtiğimiz ay yayınlanan bir araştırma, bağışıklığı artırıcı ve vücuducu onarıcı etkileri ballandıra ballandıra anlatılan zerdeçalın, rengini aydınlatmak için kurşunla bağlanmış kimyasal bir bileşik ile sertleştirildiğini; bunun da, kalp ve beyin hastalığı riskini artırabileceği gibi çocuklarda beyin gelişimine olumsuz etkide bulunabileceğini açıklandı.
- Peki, İngiltere’nin AB’den ayrılmasının ardından, Amerikan tavuğunu ithal etmeye başlayabileceği ihtimali neden Avrupalıları korkutuyor? Çünkü ABD tavukları dezenfekte etmek için klor kullanıyor. Bu, AB’de ve İngiltere’de uzun zaman önce yasaklanan bir uygulama. ABD Tarım Bakanlığı’nın, fabrikalara tavukları katletmek için her zamankinden daha hızlı bir şekilde izin verdiği bilgisiyle dünya bültenimizi kapatalım. Başka 16 Ekim’lerde, daha umutlu haberler iletebilmek ümidiyle…
Bu yazıyı hazırlarken, yer yer, Dünya Ekonomik Forumu (WEF)’in farklı içeriklerden faydalanılmıştır.[/vc_column_text][/vc_column][vc_column width=”1/4″][vc_column_text]
Değerlerimiz |
[/vc_column_text][vc_column_text]
Yöntemimiz |
[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]